ZİRAAT MARŞI
Sürer eker biçeriz güvenip ötesine
Milletin her kazancı milletin kesesine
Toplandık baş çiftçinin Atatürk’ ün sesine
Toprakla savaş için ziraat cephesine
Biz ulusal varlığın temeliyiz köküyüz
Biz yurdun öz sahibi efendisi köylüyüz
İnsanı insan eden ilkin bu say bu toprak
En yeni aletlerle en içten çalışarak
Türk için yine yakın dünyaya örnek olmak
Kafa dinç el nasırlı gönül rahat alın ak
Biz ulusal varlığın temeliyiz köküyüz
Biz yurdun öz sahibi efendisi köylüyüz
Kuracağız öz yurtta dirliği, düzenliği
Yıkıyor engelleri, ulus egemenliği
Görsün köyler bolluğu, rahatlığı, şenliği
Bizimdir o yenilmek bilmeyen Türk benliği
Güfte: Behçet Kemal ÇAĞLAR
Beste: Ahmet Adnan SAYGUN
Seslendirenler:
Özhan Unakıtan: Bas , Gökhan Ateşalp: Tenor
Sinem Yalçınkaya: Alto , Yılım Ceceloğlu: Soprano
Piyano ve kayıt: Barış Özesener
TONGUÇ BABA
Otlar böcekler gibiydik bozkırda
Acılarda gökyüzü kadardık
Birden geçerdi zamanın karanlığı
Yorgun öküzler kara sabanlarla
Unutulmuş unutulmuş unutulmuş köylerdik
Sonra sen geldin nisanlar geldi
Durdu o içimize akıttığımız kan
Yenilendi gücümüz bembeyaz
Köyler babası halk babası
Bize çalışmaya başladı tarlalar
Komadı karanlığın ağaları
Ülke uyansın ülke çiçeğe dursun
Komadı aydınlıktan korkanlar
Terledin dayattın bizim için
Hep Cilavuzlar Kepirler Hasanoğlanlar
Adın bir destan şafağı işte
Umudu sevinci büyütüyor okullar
Halk babası köyler babası
Ha desen horona kalkar milyonlar
Sen Anadolu’sun halksın köylersin
Mehmet Başaran (Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü mezunu)
O BİR KÖY ENSTİTÜSÜDÜR
Çoktan yıkılıp gitti Atina
Mermer yapıları, ünlü yargıçları toz
Ama Sokrates
Egemen kılıyor bin yıl sonra da
Yöreye dostluğu, aklı
Başlıyor Diyanisos şöleni ve imece
Anitosları Meletosları günümüzün
Bu kez boşuna yırtınmanız
O bir Köy Enstitüsüdür her yerde
Bilge toprağı Anadolu’mun
Erdirir başakları, üzümleri, sevinci
“Hitit Güneşi’nde…
Bakarsın Montaigne’dir kendini açıklar
Nazım’dır söyler yiğit şiirini
Rakı içer Tonguç’la akşamları
Taş kırar, yol döşer sabahlara dek
Işır karanlığın dibinde
“Roma Mozaikleri”
Merhaba Yunus, merhaba Hayyam
Merhaba altın hasatlar
Dilinde türküsü “Halk Ana”nın
Bal peteğine döndürmüş günü
Derken çağın karanlığını sarsan
Taptaze bir Babeuf rüzgarı
Merhaba yaşamak
Merhaba evren
Mehmet Başaran
YADIRGADILAR BİZİ
Urbalarımız bozdu
Toprak renginde
Yamasız temiz
Öyle uydu sırtımıza
Nedense yadırgadılar bizi
Potinlerimiz beykozdu
Beykozun içinde ilk kez
Çorap gördü ayaklarımız
Okşar gibi giydik ikisini de
Nedense yadırgadılar bizi
Yüzlerimiz güneş yanığı bronzdu
Ellerimiz katı katı
İş görmekten
Başlarımız dik
Kendine güvenmekten
Nedense yadırgadılar bizi
Bilgi kentin tekelinde yozdu
Kız kaçar gibi geldi bize
Ne çok severmiş doğayı
Ekmek su yerine geçti yanımızda
Boy verdi ağaç ağaç yapı yapı
Nedense yadırgadılar bizi
Köy yolları göklere dek tozdu
Okundukça kitap
Sallandıkça kazma kürek
Kitabın kabında
Kazamanın sapında
Köy köy diye gümbürderdi yürek
Nedense yadırgadılar bizi
Köy çok sayımız azdı
Düşümüze girdi köyler
Yeni baştan kurduk kafamızda
Umut ocakları tüttü yirmibir yerde
Nedense yadırgadılar bizi
Yazımızı yazanlar kara yazdı
Başımıza yıkıldı tasarladığımız köyler
Umutlarımız boğuldu doğmadan
Suç sayıldı çalışmak
Suç köy köylü demek
Hala nöbet tutuyor
Dizleri göğsümüzde
Elleri boğazımızda kara yazı yazanlar
Nedense yadırgadılar bizi
Kuyumuzu kazanlar derin kazdı
Sizin olsun sizden gelen bana
Sizin bu boyun bağı
Özledim boz urbayı
Bırakın elimi kolumu
Özledim doyasıya çalışmayı
Nedense yadırgadılar bizi
Dilimizde türkü elimizde sazdı
Köylerden geldik tek tek
Biriktik öbek öbek
Çalıştık küme küme
Kapanmadan görürse gözlerim
Yeniden açıldığını Enstitülerin
Yanmam öldüğüme
Nedense yadırgadılar bizi
Haşim Kanar (Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü mezunu)